100 yılın yalanı "sözde ermeni soykırımı"

Ermeni diasporasının miti olan bir tarih olan yirmi dört Nisan günü Ankara’da dört sivil toplum kuruluşu (Azerbaycan Kültür Derneği-Türkiye Anıtlar Derneği-Milli Düşünce Derneği ve Azerbaycan – Kırım Türkleri İnsan Hakları Derneği) tarafından önemli bir toplantı yapıldı. “100 Yılın yalanı sözde Ermeni Soykırımı” adlı bu toplantıda yerli ve yabancı bilim ve siyaset adamlarının ortak görüşü ‘bundan sonra ne yapılmalı’ sonucuyla devletin de bu kararlara destek vermesi yanı sıra artık bir komisyon kurularak Ermeni,Rus ve Türkiye arşivlerine girilerek gerçeklerin gün yüzünü çıkarılması ve açılım denilen süreçte gerçek bir noktaya gelinmesi istendi.Toplantıda özellikle Rusya arşivlerinden yararlanan Azerbaycan Hazar Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof Dr. Cemil HESENLİ’nin açıklamaları izleyiciler tarafından ilgi ile izledi. Toplantının diğer konuşmacıları eski devlet bakanı Sadi SOMUNCUOĞLU, Gazi Üniversitesi Tarih Bölümünden Prof Dr. Mehmet ŞAHİNGÖZ ve Azerbaycan Kültür Derneği Başkanı eski Kars Milletvekili Cemil ÜNAL ayrıntılı bilgiler sundular.
(Toplantıya ait konuşmalar kitap haline getirilecektir)
ToplantıyaAzerbaycan Musavat partisiGenel Başkanı İsa GAMBER ve Azerbaycanlı bilim ve siyaset adamı yanısıra, Türkiyeden birçok eski bakan, milletvekili, sivil toplum kuruluş temsilcileri katıldı. Konferan sonrası bildiri sunan konuşmacılara birer plaket verildi.
Resimde İsa GAMBER oturum başkanı Cemil ÜNAL'a plaketini verirken.
İlginç olan, bu önemli olduğu kadar dünya kamuoyunda ABD başkanı acaba bu defa diyecek deniye beklenen açıklama eskilerinden farksız olarak acı gün diyerek siyasilerimizi rahatlatmış oldu. Zaten bu kadar önemli olan böyle bir toplantıda gerek iktidar gerekse muhalefet milletvekillerinin birisi teşrif etmemişti. Özel kalemlerine yazdırılan standart başarı dilekleriyle sanki kongre yapılıyormuş gibi Karsımızda söylenen sözle “hamam suyu ile dostluk” yapılması katılımcılar tarafından tepki ile karşılandı.
Şunu iyi bilmek gerekir ki; Osmanlı devletinin en güçlü dönemlerinden gelen doğulu bir övgü dizicilik ve bize bir şey olmaz, biz büyük devletiz gibi aşağılık duygulu yaklaşımlarla bir yere varılamaz.
Son Osmanlı meclisi içinde bulunan yıkıcı unsur Ermeni ve Rum azınlık temsilciler meclisinin yaptırımlarıyla yıkılma sürecinin başladığı bir gerçektir.
Dünya tarihi incelendiğinde soykırım ile en çok karşılaşan toplumun Türk ve Müslümanlar olduğu görülür. Bunların en önde geleni;1828’de Gence Hanlığı katliamında otuz bin, 1912 Balkan göçü sırasında bir buçuk milyon, Bosna, Mora, Tripoliçe ve Azerbaycan’ın Hocalı şehrinde katledilenlerin sayısı ve tecavüzle yapılan soykırım kimsenin umurunda değil.
Bilindiği gibi genosit sözcüğü 1948 yılında Birleşmiş Milletler tarafından belirlenen mevzuatla bir toplumun diğer bir toplumun genleriyle oynaması, yok etmesi, kültür yapısı ve yaşam kalitesini kasti olarak etkileyen unsurlarla oynaması suç sayılıyor. Viyana sözleşmesi ise geriye dönük uygulamaya imkan vermiyor ama elin oğlu “hayır dün yapılanda suçtur, sonrakide” diyerek oyun bozanlık yapıyor.
Ermeni diasporası, Türkler soykırım yaptı teziyle yola çıkarak para ile yılda onlarca kitap, yüzlerce makale yazdırırken bizim bilim adamlarımızın karşı tez olarak ortaya koyduğu bir şey yoktur.
24 Mart 2005’te CHP Amerikalı bilim adamı Justin Mc Carty’yi Türkiye’ye davet etmiş, TBMM’de verilen konferansı dinleyen bir çok vekil Türkçeye çevrilen notları dahi okuma zahmetinde bulunmadılar, çünkü hepsi İngilizceyi bay Mc Carty kadar biliyordu. Biz yinede meraklısı için bu yirmi sayfalık notun meclis arşivlerinden alınıp okunmasını tavsiye ederiz.
Bu gelişmeler ışığında birçok sözde aydın ve bilim adamı da Ermeni tezini savunmayı meziyet bilmektedir. Bunların başında Taner Akçam ve değerli tarihçi İlber Ortaylı’nın dediği gibi hayatında konu ile ilgili ciddi bir kitap okumadığı anlaşılan Orhan Pamuk gelmektedir.
24 Nisan’da ne oldu da bu kadar patırtı koparılmaktadır. Birileri bunları elli yüz bin kişilik gaz odasına mı doldurup yaktı, elbette ki hiç biri olmadı.
Osmanlı devletinde 1912’de başlayan parçalanma sürecinde katledilen bir milyonu aşkın Balkan Türklerine yapılanlar Ermeniler için tam bir laboratuar olmuştu.Sevr gibi bir paçavradan bağımsız bir devletle çıkacaklarını düşünüyorlardı olmadı.Çıkardıkları isyanlar sırasında cephe gerisinde ülke aleyhine çalışan 2345 Ermeni komitecinin tutuklandığı tarihi olan 24 Nisan tarihini kendilerine mit olarak belirleyen Ermeniler İngilizleri arkalarına alarak milletler cemiyetine şikayet ettiler.
Bu süreçte Ermeni çeteleri İttihat Terakki hükümetinin başbakanı Talat Paşa’yı Berlin’de, İç işleri Bakanı Cemal Paşa’yı Tiflis’te katlettiler, ardından her 24 Nisan tarihini bir anma günü ilan ederek Batı Anadolu’yu kendi toprakları olduğunu ve Türkler tarafından işgal altında olduğu tezini işlediler. Bu gün Karabağ’da kimin işgalci ve soykırımcı olduğu bilinmektedir. Hınçak ve Taşnak çetelerinin devamı olan ASALA örgütü marifetiyle Türk devletine karşı seslerini terörle yükselterek kırka yakın dış işleri temsilcimizi katlettiler. Daha da ileri giderek PKK ile işbirliği yaparak olayları bilinen noktaya getirirken ve bu kadar haini olan bir ülkenin iç meselesi “Hepimiz Ermeniyiz”diyen kişiliksiz insan severlikle desteklenmesi utanç vericidir.
Yapılacakların başında,24 Nisan gelince ABD başkanı acaba ne diyecek paranoyası yaşayacağımıza, dünyada önemli bir kamu oyu yaratmaktır.
Bunlar nelerdir? ABD’de zengin lobiler yaratmak,
Üniversitelerimizde konu ile ilgili kürsüler kurmak ve Ermenice bilen araştırmacılar yetiştirilmek, Doğruları söyleyen İstanbul’daki Ermeni patriğinin sözlerini yaygınlaştırmak,
Tarih adamlarından oluşan bir ortak komisyon kurularak Ermenileri masaya oturtmak,
Medyayı bu işin doğruluğuna inandırmak ve entel yazarlar gibi “o iş Osmanlının işidir” gibi sözlerle duyarsız kalmamak,
Araştırma eserleri yazmak ve çeşitli dillerde yayınını sağlamak,
Belgesel ve tarihi filmler yaparak gerçekleri ortaya koymak gerekir.
Aksi halde batıya gittiğinizde; “Siz Ermenileri kesmişsiniz” baskısından kurtulamayız.(Tuncer Kırhan)
.
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ KUTLANDI
Milli Düşünce Derneği ve Azerbaycan Kültür Derneği’nin ortaklaşa düzenlediği toplantı izleyicilerin yoğun ilgisi içinde devam etti
Toplantıyı yöneten Genel Başkan Cemil ÜNAL, İlk konuşmayı Milli Düşünce Derneği Genel Başkanı eski Devlet Bakanı Sadi SOMUNCUOĞLU’na verdi.
Toplantının diğer konuşmacıları,
-Azerbaycan Kültür Derneği Genel Başkan Yardımcısı
Oktay EROL,
-Azerbaycan Azatlık Gazetesinden Seymur HAZİ ve Azerbaycan'daki Türk Büyükelçiliğinin Basın Müşaviri Turgut ER oldu. Toplantı sonunda genel başkanımız Cemil ÜNAL genel bir değerlendsirme yaparak toplantıyı sonlandırdı.
Not:Toplantıda yapılan konuşmaların tamamı sayfamızda video olarak yayınlanmıştır.





Konuşmacı Turgut ER ve Azerbaycan Kültür Derneği Genel Başkanı Cemil ÜNAL ile yanda Azatlık gazetesi yazarı Seymur HAZİ
Hocalı olayları 21. yılında anılıyor
BAK-TÜRK FEDERASYONU'NUN BASIN AÇIKLAMASI
Yüce Türk Milletine;
Son günlerde güney sınırımızda gelişen siyasi olaylar neticesinde kapımızı çalan tehlikenin farkındayız.
Ancak içersinde bulunduğumuz duyarsız siyasi ortam bu tehlikenin görülmesini ve tepki gösterilmesini engellemektedir.
Bilindiği gibi çok önceden hazırlanmış ve zamanı geldiği için, bugün uygulamaya konulan sözde bir proje ile, ülkenin geleceği üzerinde hiç kimseye hayır getirmeyecek bir oyunun sergilenmesine yol açacak bir tehlike ile karşı karşıya bulunmaktayız.
Bizi millet olarak ‘biz’ yapan ve hepimizi bir arada tutan değerler, ardı ardına zayıflatılarak koparılmaktadır. Hatta toplumsal dinamikler karşı karşıya getirilmek suretiyle, gayeye ulaşmak için çatışma ortamı yaratılmaktadır.
Bizi millet olarak bir arada tutan, her kesimi ve her insanı, ayırt etmeden kucaklayan, birliğimizi ve dirliğimizi sağlayan Türk Milleti olgusu yerine, etnik bir kimliğin öne çıkarılarak, yeni bir millet kavramı yaratılmaya çalışılmaktadır.
Türk milletinin yegane temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altında, etnik kökenlerin üstünlük mücadelesi sergilenirken, vatanın sahibinin kim olacağı üzerine söylemler yapılmasını endişe ile izlemekteyiz.
Üzerinde yaşadığımız en kutsal varlığımız olan vatan toprağının tapusunun kime, kimlere ait olduğunun münakaşası yapılmakta ve ne yazık ki Türkiye’ye yeni bir sahip aranmaktadır.
Türk Milleti olarak bugün ki gelişmelerin, hangi al-ver, hangi siyaset anlayışının ülkeyi bu noktaya getirdiğini de anlamakta güçlük çekmekteyiz.
Yüce Türk milletine sesleniyoruz,
Vatanın tapusu müşterektir, bu tapunun sahibi de, bizi bir arada tutan Türk Milletidir.
BAK-TÜRK Federasyonu olarak, Kafkasya’dan, Balkanlardan, Kırım’dan, Bulgaristan’dan, Batı Trakya’dan, Azerbaycan’dan ve diğer diyarlardan Anadolu topraklarına gelen ve bu toprakları öz vatanı olarak bilen insanlar taşıdıkları tarihi misyonla gurur duymaktadırlar.
Tarihi süreç içinde başka coğrafyalardan gelen ve bu toprakları vatan bilen insanlar, kendi adlarına pay istemedikleri gibi, Misak-ı Milli sınırları içindeki müşterek tapunun bir etnik anlayışın zimmetine geçmesine de karşı olmuşlardır.
Kendilerini Türk Milleti olgusu dışında gören çarpık zihniyet mensupları, hiçbir zaman amaçlarına ulaşamayacaklardır.
Cumhuriyetimizin kuruluşundan buyana Türk milletini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi, ne kozmopolitliği ne de son Osmanlı meclis üyesi Boşo adlıların anlayışıyla hortlatılmaya çalışılan etnik kavramların Osmanlıcılık şemsiyesi altında sergilenmesini şiddetle kınıyoruz.
Bilinmesi gerekir ki; TBMM’de görev yapanlar etnik bir grubun değil Türk Milletinin temsilcileridir.
Bu çerçevede federasyonumuz, cereyan eden gelişmeleri ve söylemleri reddediyor, bu söylemleri dile getirenleri kınadığımızı kamuoyu ile paylaşıyoruz. Saygılarımızla.
BAK –TÜRK FEDERASYONU
YÖNETİM KURLU ADINA
Selçuk ÖNAL Cemil ÜNAL
Genel Sekreter Genel Başkan